Sonra düşündüm.
Yanımdaydın.
O an benimleydin, evet.
Evet seviyordun.
Peki ya sonra ?
Sonra ne olacaktı ?
Gidecek miydin ?
Gitme mi diyecektim ?
Bitti mi diyecektin ?
Sustum ve dudağına ufak bir buse kondurdum.
Böylesi daha tatlıydı.
9 Kasım 2012 Cuma
28 Ekim 2012 Pazar
Ama severim..
Ben her şeyini sevdim senin.
Varlığını, gülüşünü, bakışını,
Konuşmanı, kokunu, sarılmanı,
Susmanı, kızmanı, kıskandırmanı,
Susmanı, kızmanı, kıskandırmanı,
Ben her şeyini sevdim.
Beni sevmeni sevdim.
Ben, benimle olmanı sevdim.
Sonra ne bileyim canımı yakmanı bile sevdim.
Sana ait olmayı, seninle olmayı sevdim.
Ben seni sevdim.
Her şeyini sevdim.
Her şeyinle sevdim.
Doğrularınla, yanlışlarınla sevdim.
Bana bağırmanı bile sevdim.
Bir tek gidişini sevemedim.
Olsun, sen mutluysan git.
Onuda severim ben.
Sen mutlu ol diye severim.
Gidişine ağlamam mutlu ol diye.
O sevdiğim gülüşünü yitirme diye ağlamam.
Boşver derim, gitsin.
Kendi kendimi yerim sonra,
İzin vermemeliydim diye.
Olsun, sen yinede mutlu olacaksan git.
Ben özlemem seni.
Gülüşünü, bakınışını, kızmanı
Hiç bir şeyini özlemem.
Varlığını, nefes alışını, omzuma kafanı koyuşunu bile özlemem.
Ama severim, her şeyi yaparım da sevmekten vazgeçemem.
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Aynıyım
Bana bir arkadaşı mesaj attı geçenlerde. Şerefsizlik yapacak ya illa. Neymiş numarasını silecekmişim. Neymiş mesaj atmayacakmışım beni unutması gerekiyormuş. Ben severken neden unutasın ki ? Bende seviyorum, bak işte buradayım. Gel desen koşarak gelirim. Tamam belki mesafelerimiz olabilir ama mesafeler aşka engel değildir ki. Sen seviyorsan, ben seviyorsam kendimizden başka engelimiz yoktur bizim. Ama sen hala aynı sahtekarlıklardasın.. Bir insan 1 senede hiç mi değişmez ? Sen değişmiyormuşsun işte pezeveng. Hala aynısın. Hala aynı umut. Beni umutsuzluklarla bırakan armut umut! Gerçekten sevseydin aldatmazdın. Ayrılmazdık. Öyle değil mi ? Hani ben hala salak gibi bekliyorum ya, eminim sende arkadaşlarınla gülüşüyorsundur arkamdan. 'Hala beni bekliyor aptal' diyorsundur kesin. Evet öyle. Hala seni bekliyor bu aptal. Hala seni istiyor. Hala sana atıyor bu kalbi. Hala seninle ilgili hayallerle uykuya dalıyor. Hala aynı bu kız. Değiştim diyorum ya hani, tek değişen sana olan inancım aslında. Sevgim değil. Sevgim aynı. Ben aynıyım. Biz olursak her şey aynı olacak sevgilim. Ama gelmiyorsun. Neden ? Ne istiyorsun sen onu bi söylesene.
Seviyormusun yoksa unutmak bahane mi ?
Seviyormusun yoksa unutmak bahane mi ?
29 Temmuz 2012 Pazar
mesaj
Hem hatıraların hemde geriye kalan umutsuzluk tablomuz kırıyor beni.. Gitmeden önce söylediklerin, verdiğin sözler , geç kalmışlıkların, terk edip gidislerin ve dahası.. Sen ve ben asla biz olamadık. Hep biz diye başlarım cümlelere ama biliyorum aslın öyle olmadığını. Belli ki sen farkında değilsin , ben istediğin zaman çağıra bileceğin köpeğin değilim. Pekala eskiden öyle olabilirim ama artık o kız yok karşında. Ben artık tek bir mesajınla çağırabileceğin küçük kız çocuğu değilim.
17 Temmuz 2012 Salı
Evlilik
Sevgilinizin telefonunun olmadığını düşünün. Acil durumlarda ulaşamadığınız, saatlerce mesajlaşamadığınız ve özlediğinizi her dakika söyleyemediğiniz bir sevgili..
Evet, benim sevgilim tamda böyle. İlişkimiz başladı başlayalı böyleyiz. Arada bir telefonumu arar hal hatır sorar, saatlerce süren konuşmanın ardından telefonu kapatırız. Tam bir görücü usulü ilişki sürüyoruz anlayacağınız. Birde buluşamıyoruz onu hiç es geçermiyim. Benim ailem, yaz tatilim ve onun işleri yüzünden hiç bir şekilde buluşamıyoruz. Birde mesafeler var doğru ya. Ben anadolu yakasında, o avrupa yakasında. Olacak iş mi ? (Bu arada sevgilim babasının iş yerinde çalışıyor)
Bugün onun çok yakın bir arkadaşıyla mesajlaşıyordum. Bana o iş yerine benim için katlandığını söyledi. Çok şaşırdım nasıl yani falan diye sordum ama çocuk ser veriyor sır vermiyor. Öyle işte anlarsın ileride, boşver diyorum sen kendin göreceksin gibi şeyler söyleyip durdu bütün gün. Ben telefonu yok diye yakınırken konu buralara kadar geldi. Hiç bir şey çıkartamadım bu konuşmadan. Ya sizce bir şey çıkartmalımıyım ? Yada ne gibi bir şey çıkartmalıyım ? Evlilik desek daha çok erken ama düşünmeden edemiyorum.Geçenlerde ona bir yazı yazmıştım hayalim ile ilgili. Şöyleydi ;
Evet, benim sevgilim tamda böyle. İlişkimiz başladı başlayalı böyleyiz. Arada bir telefonumu arar hal hatır sorar, saatlerce süren konuşmanın ardından telefonu kapatırız. Tam bir görücü usulü ilişki sürüyoruz anlayacağınız. Birde buluşamıyoruz onu hiç es geçermiyim. Benim ailem, yaz tatilim ve onun işleri yüzünden hiç bir şekilde buluşamıyoruz. Birde mesafeler var doğru ya. Ben anadolu yakasında, o avrupa yakasında. Olacak iş mi ? (Bu arada sevgilim babasının iş yerinde çalışıyor)
Bugün onun çok yakın bir arkadaşıyla mesajlaşıyordum. Bana o iş yerine benim için katlandığını söyledi. Çok şaşırdım nasıl yani falan diye sordum ama çocuk ser veriyor sır vermiyor. Öyle işte anlarsın ileride, boşver diyorum sen kendin göreceksin gibi şeyler söyleyip durdu bütün gün. Ben telefonu yok diye yakınırken konu buralara kadar geldi. Hiç bir şey çıkartamadım bu konuşmadan. Ya sizce bir şey çıkartmalımıyım ? Yada ne gibi bir şey çıkartmalıyım ? Evlilik desek daha çok erken ama düşünmeden edemiyorum.Geçenlerde ona bir yazı yazmıştım hayalim ile ilgili. Şöyleydi ;
''Düşünsene sevgilim, evlenmişiz. Şu cicim aylarındayız hani, ben işten koştur koştur gelip bir yandan yemek yapmaya çalışıyorum bir yandan da üstümü değiştiriyorum. O sırada yemek yanıyor. Sonra sen işten geliyorsun o yemeği tabağına öyle servis ediyorum. Biraz utanarak, biraz çekinerek.. Sen gülümsüyorsun. Ayağa kalkıp alnıma bir öpücük konduruyorsun. Sorun değil balım, çok yoruluyorsun diyerek o güzel gözlerinle gözlerimin içine bakıp gülümsüyorsun. Ben mahçup bir şekilde boynundan öpüyorum çok hoşuna gidiyor ya hani belki bu küçük hatamı unutursun umuduyla işte. Günler böylece birbirini kovalarken sana baba olacağın haberini veriyorum. O an ki yüz ifadenede kahkahalarla gülüyorum elbette. Beni kucaklayıp döndürüyorsun ve sonra baba olcağım diye bağırıp duruyorsun. Ben o gün yine ilk yaptığım yemekten yapıyorum tabii bu sefer yanık olmuyor. Karşılıklı yiyiyoruz. Film izleyip, müzik dinliyoruz. Ben kilo aldıkça sinirlerim bozuluyor ve sen bana seni her halinle seviyorum diyorsun. Teselli etmeye çalışıyorsun. Günler birbirini kovalarken doğum zamanım geliyor ve sana benzeyen bir oğlum, bana benzeyen bir kızım geliyor dünyaya. İsimleri Ediz ve Pera Rüya koyuyoruz. Hani hep hayalini kurduğumuz isimler. Sen doğumada giriyorsun ama korkaklığın tutuyor, bayılıyorsun aşkım.. Doğumdan sonra yanıma gelip kulağıma ; ''Annelik sana çok yakıştı'' diye fısıldıyorsun. Çocuklarımızı birlikte büyütüyoruz. İlk sevgililerini, ilk buluşmalarını, ilk kavgalarını dinliyoruz. Onları büyütüyoruz ve yuva sahibi yapıyoruz. Torunlarımız oluyor. Sende bende buruş buruş olmuşuz ama hala ilk günkü gibi öperek uyandırıyorsun beni. Torunlarımız dahi imreniyor bu aşkımıza. Ve bir gün sen beni öptüğün halde uyanmıyorum ben.. Rüya son buluyor, vefat ediyorum. Sende o an yanı başımda kendinden geçip vefat ediyorsun, yine el ele ölüyoruz sevgilim. Bir ömür boyu sözümü tutarak''
Böyle bir yazım işte buda. Fazla duygu içerikli. Zaman ayırıp okuyanlarada çok teşekkür ediyorum.
12 Temmuz 2012 Perşembe
Senin Gibi
Ben aşkımı yalnız gözlerinde buldum, ben eski seni gezdiğimiz sokaklarda buldum. Ben sevginin ne demek olduğunu ellerin ellerimdeyken anladım. Bırakmayacaksın sandım uçurumun kenarında bıraktın. Kokunu, o değişmeyen kokunu özlediğimi, hissedince anladım. Zordu unutmak, unutmaya çalışmak ve sonuçta unutamamak. Alış bensizliğe diyorsunda, alışamam sensizliğe. Yok olmaz yapamam. Ne olursa olsun yapamam çünkü zorlukları yendiğim zaman ki kadar güçlü değilim. Sen olduğun zaman güçleniyorum. Yanımda bulunman, seni görmem bile yetiyor. Ancak öyle ayakta durabiliyorum. Sana layık olmaya, senin gibi güçlü olmaya çalışlıyorum.
Neden ?
Anlamıyorum ben seni
Ne oldu ki bize böyle ?
Ne olduda ayrıldık, ayrı düştük ölesiye..
Hani aşkındım aşkım.
Hani seviyordun sen beni.
Hani kurduğumuz evlilik hayalleri, ne oldu ?
Beni bırakmayacak olan sen neredesin ?
Yalancı çıkarıp gelsene tekrar.
Bırak onlar ağlasınlar tekrar tekrar..
Neden her gece ben ağlıyorum sevgilim ?
Neden sevilen ben olmuyorum.
Neden, neden, neden hep ben.
Kırılan kalbimle biz bizeyiz yine.
Bir elimizde sigara var, evet
Ciğerlerime kadar çektiğim sigara.
Hani o içme dediğin lanet olası.
Şimdi sen öldürdün birden
O en azından yavaş yavaş işliyordu kanıma, sen böyle birden...
Olmadı sevgilim, yaptığın çok koydu
Ne oldu ki bize böyle ?
Ne olduda ayrıldık, ayrı düştük ölesiye..
Hani aşkındım aşkım.
Hani seviyordun sen beni.
Hani kurduğumuz evlilik hayalleri, ne oldu ?
Beni bırakmayacak olan sen neredesin ?
Yalancı çıkarıp gelsene tekrar.
Bırak onlar ağlasınlar tekrar tekrar..
Neden her gece ben ağlıyorum sevgilim ?
Neden sevilen ben olmuyorum.
Neden, neden, neden hep ben.
Kırılan kalbimle biz bizeyiz yine.
Bir elimizde sigara var, evet
Ciğerlerime kadar çektiğim sigara.
Hani o içme dediğin lanet olası.
Şimdi sen öldürdün birden
O en azından yavaş yavaş işliyordu kanıma, sen böyle birden...
Olmadı sevgilim, yaptığın çok koydu
Şimdi yalnızlıkla pençeleşiyorum
Yalnız kalmak bir ilaçmıdır, yoksa hastalığın ta kendisimi ?
3 Temmuz 2012 Salı
Belkide Eskiden Daha İyiydik
İlk başladığımız zamanlarda beni sevmez, umursamaz hatta istemezdin bile. Aşkın varlığına bile inanmazdın. Şimdi ise bana aşıksın ve ulaşılmaz değilsin. Seni aşka inandırmak zorunda değilim. Sanırım kıçıma rahat battı. Sıkıldım işte bu monotonluktan. Durmadan karı gibi bir şeyler isteyen, benden ilgi bekleyen biriyle nasıl birlikte olabilirim ki ? Ben bile o kadar ilgi beklemiyorum. O kadar sıkmazken seni, sen niye bunu yapıyorsun kardeşim ? Kadınları anlamak zor diyorsunuz fakat öyle değil işte. Her şeyi derecesinde yapsanız bunların hiç biri olmaz ki. Ben gerçekten eskiyi özledim. Eskiden olsa yakınırdım beni sevmiyorsun diye ama anladım ki bu durum daha da fenaymış. Bu nasıl bir şey yahu ? İnsan sevdiğine nefes bile aldırmaz mı ? İlgi ve yılışıklık arasındaki o ince çizgiyi ayırt etmelisin artık. Çocuk değilsin sende ! Öpüşmeyi bilmeye gelince biliyorlar ama ! Yılışık erkekler kadar nefret ettiğim tek erkek türü aldatan erkekler. O konuda daha farklı tabi. Erkek dediğin ağırlığını koyacak. Ne çok maço olacak nede yılışık. Gerizekalı karı gibi peşinde dolanmayacak ! O ne öyle ya. Çok sıkıcı lan. Ben bile öyle değilim. Birde tavır yapıyorlar ya hani ''tamam sen biliirsin sen o çocuğa bakmaya devam et hıh. :( '' veya ''konuşmak istemiyorsan söylede bileyim, sen beni sevmiyorsun bence :( '' Hay sikeyim senin erkekliğini. Ben bile daha erkeğim oğlum senden. Eğer böyle b ir sevgiliniz varsa kızlar, nerelere giderseniz gidin ama gidin yani. Kaçın ondan. Uzaklaşın.
Gözlerin Diyorum
Sevgilim..
Neden geldin hayatıma ? İlk aşkımdan bu yana çekmediğim acıları, yaşamadığım kırgınlıkları ve istemediğim bir hayata mahkum etmek için mi ? Aslında biliyormusun, iyi ki geldin ya. Belkide gelmeseydin bugün yanıma, sarılmasaydın bana öyle, öpmeseydin beni, kıskanmasaydın, gözlerimin içine bakarak ruhuma işlemeseydin böyle hala aklımda o cüce olacaktı. Hala onu özleyecektim. Bugün o ikimizi gördü ya hani (gerçi senin haberin yok ama gördü işte) korktum ben başta. Görmesini istemedim. Biliyorsun kişisel olarak algılama senden utandığım yok. Ama bizi sarmaş dolaş görmeside canımı çok yaktı. Sanki, onu aldatıyormuş gibi hissettim. Sanki onun beni aldattığını unutmuşcasına içimdeki her şey birden alev aldı. Tüm sevgim. Hani yaşadıklarımız aklıma geldi. Sonra beni öptün. Sen öperken bile aklımdaydı. Ben o an onu aldattığımı düşündüm ama aslında aklımdan onu geçirirken bile seni aldatıyordum biliyorum. Biliyorum, ben bir aptalım! Beni aldatıp siktir olup gitmiş bir adam için seni yoksaydım. Beni seven seni yoksaydım. Aslında onun değilde senin ilk aşkım olmanı isterdim. Keşke sen olsaydın o zamanlar hayatımda. Keşke gelseydin, acı çekmemiş olurdum, olurdun. O sürtükde seni üzmüş olmazdı hem. Ama biliyoruz keşkelerle yaşanmaz. Dönüp arkama bakmak yerine geleceğime odaklanmalıyım. Gözlerinin içine baktığım zaman gördüğüm geleceğim, geleceğimiz. Aslında hayal kurmakda çok salakça. Geleceğimde senin olacağın ne malum ? Çok derinlere indim sanırım. Neyse işte herkes biliyor zaten ben seni çok seviyorum.
Neden geldin hayatıma ? İlk aşkımdan bu yana çekmediğim acıları, yaşamadığım kırgınlıkları ve istemediğim bir hayata mahkum etmek için mi ? Aslında biliyormusun, iyi ki geldin ya. Belkide gelmeseydin bugün yanıma, sarılmasaydın bana öyle, öpmeseydin beni, kıskanmasaydın, gözlerimin içine bakarak ruhuma işlemeseydin böyle hala aklımda o cüce olacaktı. Hala onu özleyecektim. Bugün o ikimizi gördü ya hani (gerçi senin haberin yok ama gördü işte) korktum ben başta. Görmesini istemedim. Biliyorsun kişisel olarak algılama senden utandığım yok. Ama bizi sarmaş dolaş görmeside canımı çok yaktı. Sanki, onu aldatıyormuş gibi hissettim. Sanki onun beni aldattığını unutmuşcasına içimdeki her şey birden alev aldı. Tüm sevgim. Hani yaşadıklarımız aklıma geldi. Sonra beni öptün. Sen öperken bile aklımdaydı. Ben o an onu aldattığımı düşündüm ama aslında aklımdan onu geçirirken bile seni aldatıyordum biliyorum. Biliyorum, ben bir aptalım! Beni aldatıp siktir olup gitmiş bir adam için seni yoksaydım. Beni seven seni yoksaydım. Aslında onun değilde senin ilk aşkım olmanı isterdim. Keşke sen olsaydın o zamanlar hayatımda. Keşke gelseydin, acı çekmemiş olurdum, olurdun. O sürtükde seni üzmüş olmazdı hem. Ama biliyoruz keşkelerle yaşanmaz. Dönüp arkama bakmak yerine geleceğime odaklanmalıyım. Gözlerinin içine baktığım zaman gördüğüm geleceğim, geleceğimiz. Aslında hayal kurmakda çok salakça. Geleceğimde senin olacağın ne malum ? Çok derinlere indim sanırım. Neyse işte herkes biliyor zaten ben seni çok seviyorum.
27 Haziran 2012 Çarşamba
Hayat ne garip. Bundan 3 yıl önce bana tokat atan babamla iyi geçinmek o kadar garip geliyor ki. 8 yaşımda ilk dayağımı yemiştim. Aşk olaylarım yüzünden bunları yazmaya pek vakit bulamadım. Annemle babam asla kavga etmez. Babamın anneme hiç eli kalkmamıştır. Ama ikiside bana yapmadığını bırakmadı. Annemden yediğim tonla dayak oldu. Babamın bana atığı ilk dayağıda annemin dolduruşları yüzünden olmuştu. Ama anne işte, elimizde olmadan seviyoruz. Doğurmuş, büyütmüş.. Bunun yanı sıra beni çok sevdiler. Hep ilgi gösterdiler ama bunların olması çok ağırıma gidiyor. Bazen unutuyorum ama sonra anılarım birden o kadar tazeleşiyor ki. Kimseye anlatamıyorum, içime gömüyorum her şeyi. Susuyorum. Her gece korkarak, ağlayarak uyuduğum günleri unutmak elimde değil. Unutmayı istiyorum fakat olmuyor. Korkularım yüzünden onlara anlatmadıklarımda saklı içimde. Aslında ben herkesden farklıyım. Kurduğum evlilik hayallerine ters düşen düşüncelerim var. Bundan birkaç yıl önce binada orospu çocuğunun biri tarafından sıkıştırılmam yüzünden cinselliğe karşıyım. Allah inancım yok sayılır. Ateist değilim fakat agnostiğim. Ve iki cinsiyettende hoşlanabiliyorum yani biseksüel im. Belki bunları yazıyorum diye aranızdaki ayrımcılar yazılarımı okumak istemeyecektir. Fakat ben buyum, yaşadıklarım beni bu hale getirdi. Benim tercihim değil. Aslında bu tercih meseleside değil. Bu çok farklı. Yaşasaydınız bilirdiniz.
Dedim ya binada sıkıştırdılar diye, bir şey olmadı ama erkeklerden tiksindim işte. Fobilerim oluştu. Binaya tek girememek falan filan. Ama tabi pek eser kalmadı o fobilerdende. Ailemede anlatamamıştım bunu. Halada bilmiyorlar. Düşünün ne kadar korktuğumu. Gerçi küçüktüm daha o yüzdendi korkum. Şimdi olsam gitmediğim polis kalmaz diyeceğim ama malum polise bile gitsek bir bok yaptıkları yok. O şerefsiz bana o zaman tecavüz etseydi bana değil adamın ''kendisi istedi'' sözüne inanırlardı. Devletin adaleti bu çünkü. Derinlere dalınca kötü oluyorum. O ihtimalleri düşünmek bile istemiyorum. Ne kadar çabuk büyüdüm ben diye düşünüyorum da yaşadıklarım büyüttü beni. 8 yaşında bilmiyorken besmele öğrettiler bana ezbere ve ezdiler. Olay bu işte. Bilinçsiz insanlar bilinçsiz çocuklar büyütüyor. Eğer bir gün çocuğum olursa (ki büyük bir ihtimal çocuk esirgeme kurumundan alacağım) ona arkadaş olmayı düşünüyorum. Benimle her şeyini konuşabilsin. İlk sevgilisini, devlet hakkındaki düşüncelerini, hayata nasıl baktığını.. Her şeyini işte. Benim yaşadıklarımı yaşasın istemiyorum hem çocuğum hemde başkaları.
Son bir şey daha, unutmayın ;
Düşünceler kurşun geçirmez.
Dedim ya binada sıkıştırdılar diye, bir şey olmadı ama erkeklerden tiksindim işte. Fobilerim oluştu. Binaya tek girememek falan filan. Ama tabi pek eser kalmadı o fobilerdende. Ailemede anlatamamıştım bunu. Halada bilmiyorlar. Düşünün ne kadar korktuğumu. Gerçi küçüktüm daha o yüzdendi korkum. Şimdi olsam gitmediğim polis kalmaz diyeceğim ama malum polise bile gitsek bir bok yaptıkları yok. O şerefsiz bana o zaman tecavüz etseydi bana değil adamın ''kendisi istedi'' sözüne inanırlardı. Devletin adaleti bu çünkü. Derinlere dalınca kötü oluyorum. O ihtimalleri düşünmek bile istemiyorum. Ne kadar çabuk büyüdüm ben diye düşünüyorum da yaşadıklarım büyüttü beni. 8 yaşında bilmiyorken besmele öğrettiler bana ezbere ve ezdiler. Olay bu işte. Bilinçsiz insanlar bilinçsiz çocuklar büyütüyor. Eğer bir gün çocuğum olursa (ki büyük bir ihtimal çocuk esirgeme kurumundan alacağım) ona arkadaş olmayı düşünüyorum. Benimle her şeyini konuşabilsin. İlk sevgilisini, devlet hakkındaki düşüncelerini, hayata nasıl baktığını.. Her şeyini işte. Benim yaşadıklarımı yaşasın istemiyorum hem çocuğum hemde başkaları.
Son bir şey daha, unutmayın ;
Düşünceler kurşun geçirmez.
19 Haziran 2012 Salı
Ben kendimi hayal dünyama o kadar kaptırmışım ki gerçeklerden tahmin edemeyeceğim kadar uzaklaşmışım. Ben, evet çirkinim biliyorum. Kimseyi kıramıyorum yada ne bileyim üzmek istemiyorum. Bu yüzden mi sevemiyorlar beni ? Bu yüzden mi ben kırmaktan, üzmekten kaçınırken bu kadar kırıp üzüyorlar ? Ben sevilmeyi bu kadar mı haketmiyorum ? Sanırım sevmeyi bilmiyorum. Yada insanlar sevilmek istemiyor. Erkekleri suçlamıyorum. Yada genel olarak konuşmakta istemiyorum fakat bu kadar mı denk gelebilir ? Hayatımda 3 adamı istedim.
2.si 3 yıl birlikte olduğum cüce den önce girmişti hayatıma. Çok kısa bir süre birlikte olmuştuk onunla. Fakat çok sevmişti beni. Bende karşılıksız bırakmakmıştım. Her şey çok mükemmel gidiyordu. Önce bana bir rahatsızlığı olduğunu söyledi. Ölecekmiymiş neymiş.. Sonra aslı olmayan bir şey olduğu ortaya çıktı. Sonra beni bıraktı başkasıyla birlikte oldu, bana geri dönmek istedi. Ben istemedim. Sonrada intihar etti. Çok zordu aslında. Aramızda kilometrelerce yol vardı. Çok uzaktık. Zaten olamazdık. Ama onun komada kaldığı günler, her dakika, her saniye ben öldüm. Onun yanına gidemediğim için kendime kızdım. Ben iyi haberi beklerken bana öldüğünü söylediler. Yıkıldım. O an yaşadığım hayal kırıklığını o cücede bile yaşamamıştım. Babam bana ilk defa tokat attığında bile yaşamadım o burukluğu.. Sevmiştim, oda sevmişti. Benim salaklığımdı. Benim yüzümden hayatına kıydı.. Hepsi benim yüzümden ! Benim aptallığım !
Ve 3.süne geldik. Şuan hayatımda olan kıvırcığım. Bu olayları atlatalı 1 veya 2 sene oldu ki karşıma kıvırcığım çıktı. Bana her şeyi unutturmaya çalıştı. Bende ona başlarda çok sevdiği ilk aşkını unutturdum diye düşünüyordum ki unutturamamışım. Yani o unuttuğunu söylüyor fakat sanmıyorum. İlkler unutulmaz bende biliyorum. Yani onunlada geleceğimiz pek parlak sayılmaz. Hem zaten okulu bırakmış falan filan. Annemle onun için tartışıyoruz. Geleceğin o senin diye zırvalıyor bana. Bende kırılıyorum gerçi. Ama oda haklı. Minik kızını korumaya çalışıyor. Seviyorsam karışmaya hakkı yok diye kızıyorum fakat hayat şartları ciddi anlamda çok zor. Kıvırcığım bana aşık olduğunu söylüyor ama ben inanmıyorum. Bu kadar kısa zamanda bana aşık olamaz. Hatta sevemez bile. Ben daha öncedende tanıyordum onu, hissediyordum. Ama o değil. Arada dağlar kadar fark var. Oda biliyor bunu. Benim daha çok sevdiğimide inkar etmiyor. Benim aşktan yana yüzüm gülmüyor anlayacağınız..
1.si beni başkası için terk etti.
2.si benim yüzümden vefat etti.
Ve 3.sü başlarda beni sevmediğini söyledi ve şimdide bana aşık olduğunu söylüyor.
1.sini anlatmıştım, 3 yıl kadar birlikte olduğum kişi. Artık adam demeye dilim varmıyor onun için. Ama arkasından da kötü şeyler söylemek istemiyorum, sevdim sonuçta. Çok sevdim.2.si 3 yıl birlikte olduğum cüce den önce girmişti hayatıma. Çok kısa bir süre birlikte olmuştuk onunla. Fakat çok sevmişti beni. Bende karşılıksız bırakmakmıştım. Her şey çok mükemmel gidiyordu. Önce bana bir rahatsızlığı olduğunu söyledi. Ölecekmiymiş neymiş.. Sonra aslı olmayan bir şey olduğu ortaya çıktı. Sonra beni bıraktı başkasıyla birlikte oldu, bana geri dönmek istedi. Ben istemedim. Sonrada intihar etti. Çok zordu aslında. Aramızda kilometrelerce yol vardı. Çok uzaktık. Zaten olamazdık. Ama onun komada kaldığı günler, her dakika, her saniye ben öldüm. Onun yanına gidemediğim için kendime kızdım. Ben iyi haberi beklerken bana öldüğünü söylediler. Yıkıldım. O an yaşadığım hayal kırıklığını o cücede bile yaşamamıştım. Babam bana ilk defa tokat attığında bile yaşamadım o burukluğu.. Sevmiştim, oda sevmişti. Benim salaklığımdı. Benim yüzümden hayatına kıydı.. Hepsi benim yüzümden ! Benim aptallığım !
Ve 3.süne geldik. Şuan hayatımda olan kıvırcığım. Bu olayları atlatalı 1 veya 2 sene oldu ki karşıma kıvırcığım çıktı. Bana her şeyi unutturmaya çalıştı. Bende ona başlarda çok sevdiği ilk aşkını unutturdum diye düşünüyordum ki unutturamamışım. Yani o unuttuğunu söylüyor fakat sanmıyorum. İlkler unutulmaz bende biliyorum. Yani onunlada geleceğimiz pek parlak sayılmaz. Hem zaten okulu bırakmış falan filan. Annemle onun için tartışıyoruz. Geleceğin o senin diye zırvalıyor bana. Bende kırılıyorum gerçi. Ama oda haklı. Minik kızını korumaya çalışıyor. Seviyorsam karışmaya hakkı yok diye kızıyorum fakat hayat şartları ciddi anlamda çok zor. Kıvırcığım bana aşık olduğunu söylüyor ama ben inanmıyorum. Bu kadar kısa zamanda bana aşık olamaz. Hatta sevemez bile. Ben daha öncedende tanıyordum onu, hissediyordum. Ama o değil. Arada dağlar kadar fark var. Oda biliyor bunu. Benim daha çok sevdiğimide inkar etmiyor. Benim aşktan yana yüzüm gülmüyor anlayacağınız..
16 Haziran 2012 Cumartesi
Tek bir adam. Evet, tek bir adam nasıl bize aşkın acı olduğunu ispatlaya bilir ? Veya tek bir kadın nasıl ispatlar bunu bize ? Ben kimseye karşı hem cinslerimi korumuyorum çünkü benimde başımı hem cinslerim yaktı. Öyle kadınlar var ki şeytana pabucunu ters giydirir. Hem sevdiğinizi elinizden alır hemde kaltak yaptığından utanmadan sizinle konuşur. Yüzünüze güler. Ulan orospu ! Benimle o kadar sidik yarıştırdın, aldın çocuğu daha neyin kafasını yaşıyorsun ! Siktir git mutlu olun sevişin işte. Aslında varya alacaksın öylelerini tutacaksın saçından sokacaksın kafasını tuvalete. Acımak yok. O acıdımı ? Hayır .
Konum bu değildi aslında, ben bağımsızlığımı fark ettim bugün. Yada alışmışlığımı.. Aslında ben bugün uzun 1 yıl sonunda ilk defa mutlu olduğumu hissettim. -Gerçek anlamda mutluluk- uzun zaman sonra ilk defa böyle hissettim. Birinden etkilenmek mi denir yoksa başka bir şey mi bilmiyorum. Aslına bakarsanız bilemiyorum. Unuttuğum bir hissi bende tekrar canlandırmak kolay olmasa gerek. Bu hissi uzun zaman sonra tatmak bana ihaneti anımsattı. Ona ihanet ettiğimi düşündüm. Halbuki biliyorum ki konuşmadığım, ayrılalı yıl olmuş birine nasıl ihanet edebilirim ? Ama bu kafa karışıklığıma engel değil. Ne yapmam gerekiyor devammı etmeliyim ?
Konum bu değildi aslında, ben bağımsızlığımı fark ettim bugün. Yada alışmışlığımı.. Aslında ben bugün uzun 1 yıl sonunda ilk defa mutlu olduğumu hissettim. -Gerçek anlamda mutluluk- uzun zaman sonra ilk defa böyle hissettim. Birinden etkilenmek mi denir yoksa başka bir şey mi bilmiyorum. Aslına bakarsanız bilemiyorum. Unuttuğum bir hissi bende tekrar canlandırmak kolay olmasa gerek. Bu hissi uzun zaman sonra tatmak bana ihaneti anımsattı. Ona ihanet ettiğimi düşündüm. Halbuki biliyorum ki konuşmadığım, ayrılalı yıl olmuş birine nasıl ihanet edebilirim ? Ama bu kafa karışıklığıma engel değil. Ne yapmam gerekiyor devammı etmeliyim ?
12 Haziran 2012 Salı
Yazmaya başlamakla hata yaptım sanırım. Çünkü yazdıklarım hayatım ortasından gelen kesitlerle dolu. Baştan başlamak gerekirse, bundan 3 veya 4 yıl önce biriyle sevgili olmuştum. İlk aşkımdı en azından. Onun içinde öyle olduğumu düşünmüştüm, ne kadar aptalım ! Tabi bu birliktelik 3 yıl sürdü. Ben ise o 3 yıl içerisin hırçınlaştım, kendimi bile tanıyamaz oldum. Onu o kadar çok özlüyor ve o kadar çok kıskanıyordum ki kıskançlıktan kafayı yediğimi düşünecek hale gelmiştim. O da çok farklı değildi. İlişkinin başındaki umursamaz adam gitmiş, yerine deliler gibi kıskanan biri gelmişti. Zaman geçtikçe birbirimizi dahada kırmaya başladık. İlk yılımızda benden çok soğuk davrandığım için ayrılmıştı ve 3 ay kadar bir süre görüşmemiştik. Evimin önünden geçip kendini hatırlatmadan edemiyordu. Tabi bendeki gururda tavanlardaydı. Ne kadar özlesemde asla mesaj atmıyordum. Oda atmıyordu. Sonra bir gün mesaj attı. ''Özledim, belki tekrar olabilir ne dersin ? '' her şey o zamandan sonra başlamıştı aslında. Benim ellerim titremiş ve kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Düşünebiliyormusunuz, o ve ben. Olacaklardan habersiz..
Tekrar birlikteydik artık. Mutlu denebilirdi sanırım bu birlikteliğe. Yada tam tersimiydi ?
Her şey çok çabuk gelişmişti. Ben kısa sürede erkek arkadaşlarımın hepsinden uzaklaştırdı. Sırf erkekde olsa iyi, arada kendisinin hoşlanmadığı kız arkadaşlarımda vardı. Bir bakmışım ve yalnız kalmışım. Bakmaz olaymışııııım. Evet tahmin ettiğiniz üzere onun istemediği biriyle konuştuğum için beni tekrar bırakmıştı. Ona o kadar aşıktım ki ilk mesajı ben attım. Onu dinlemediğimi, böyle bir sevgili istemediğini, yürümediğini söyledi. Ama ben biraz daha konuşunca ikna olmuştu. Ve biz tekrar birlikteydik. Bu birliktelik sürecinde beni 3 kızla aldatmış ve ben bundan habersiz onunla aptalca hayallerimden söz ediyordum. Meğersem beni sadece geçiştiriyormuş.. Aradan aylar geçtiğinde ben bu yaptığı şerefsizliği öğrenmiştim. Ve en popüler olarak adlandırdığımız çocuğun birine olayı anlatıp benim sevgilimmiş gibisinden numara yapmasını istedim. Hatamı ettim yoksa bu, o piçe revamıydı hala kararsızım. Bu numarayı yemişti ama. Paşa paşa mesaj attı bana, ''seni seviyorum ne olur dön ! '' Ulan orospu çocuğu ! Ne olurdu mesaj atmasaydın ! Ne olurdu senden iyice nefret edip daha başlangıçta bitseydi her şey ! Olan olmuş, yapabilecek bir şeyimde yokki. Ben bunu affettim. Fakat aldatmaların ardı arkası kesilmedi. Huylu huyundan zaten vazgeçmezdi. Biliyordum. Bile bile katlanıyordum. Teyzesinin kızıyla çıktığı yemeği, telefonuna Necmi diye kaydettiği İremi.. Hepsini biliyordum da bitirmek istemiyordum. Seviyordum. Çok seviyordum. Oysaki ben daha 5 yaşında bırakmıştım hayal kurmayı. O öğretmişti bana tekrar hayallerim için savaşmayı. Ben çok savaşmıştım fakat o her seferinde benimle gözüküp onsuzluktan kavrulmama sebep oluyordu. Gelip gitmeler, aldatmalar, ayrılmalar, oyunlar, yalanlar ve dolanlar beni çok yormuştu. Biz böyle 1 sene kadar ilerledik. Dayandım ben her seferinde. 2. seneye girmiştik.Ailesiyle olayları oldu ben yanında durdum onun. Yaralarını sardım hep. Sonra o yine her iyileştiğinde beni tekrar tekrar bırakıp gitti. Ben ise tekrar tekrar eridim gittim.. Bir gün babamla birlikte internetten köpek ilanlarına bakıyorduk. Gece 4 gibiydi. Bir mesaj geldi. Bakmadım, sonra ardı arkası kesilmeyince bakmak zorunda kaldım. İçmiş, salak sarhoş olmuş. Kapının önündeyim gel diyor, başkada bir bok demiyordu. Eee haliyle bende inmedim. Bana mesajlaşalım o zaman konuşacaklarım var dedi. O sarhoşluklada tonla şey zırvaladı. Hep beni sevmiş. Bana dokunamıyormuş bu yüzden. Ulan madem beni sevdin, niye aldatıyorsun pezeveng ! Bana o gün sevgilim olurmusun yerine benimle evlenirmisin demişti. Daha sonradan - Sarhoştum, hatırlamıyorum- demesinide göz önünde bulundurarak hayır dedim. Ohh iyikide demişim. Sürünsün it. Canıma değsin. İyi yapmışım valla. Sonra bir gün sabah çok erken kalktım 6 gibiydi. Olmayan kilolarımı vermek için yürüyüşe çıkmak istedi canım. Onu görmezmiyim.. Dayanamadım. Gittim konuştum. Salaklık bende. Ne diye konuşuyorsam. Beni terslemekle kalmadı bir yerin dibine sokmadığı kaldı. Piçin götü haliyle tavan yaptı. Sonra tekrar bana mesaj attı yine barıştık. O süre içerisinde ben ona baskı yapıp duruyordum. Kıskançlık krizlerim, o ayrıldığında bayılmalarım, durmadan hasta olmalarım.. Hepsi, hepsi oldu bende. Öyle bir hala gelmiştim ki. Daha yazamadığım, çünkü kötü hissedeceğimi bildiğim o kadar çok saçmalık olmuştu ki psikiyatra kadar gitmediğim yer kalmamıştı. Son noktayı geçen sene koymuştuk ama. Beni doğum günümden tam 19 saat önce bırakıp tam doğum günümde biriyle ilişki yapmıştı. Doğum günümde o davetli olan insanlarda mahvolmuştu. Çünkü hepsi ne kadar bağlı ve ne kadar aşık olduğumu biliyordu. Ben geberiyordum onun için. Sırf benimle olsun diye ölüyordum lan. Ne gerizekalıymışım. Utanıyorum artık kendimden. Bu arada beyefendi beni 3 yılda toplam 47 veya 57 kişiyle aldatmıştı. Borumu anasını satayım. Bundan kaç tane futbol takımı çıkar. Yada ponpon kız mı deseydim ?
Tekrar birlikteydik artık. Mutlu denebilirdi sanırım bu birlikteliğe. Yada tam tersimiydi ?
Her şey çok çabuk gelişmişti. Ben kısa sürede erkek arkadaşlarımın hepsinden uzaklaştırdı. Sırf erkekde olsa iyi, arada kendisinin hoşlanmadığı kız arkadaşlarımda vardı. Bir bakmışım ve yalnız kalmışım. Bakmaz olaymışııııım. Evet tahmin ettiğiniz üzere onun istemediği biriyle konuştuğum için beni tekrar bırakmıştı. Ona o kadar aşıktım ki ilk mesajı ben attım. Onu dinlemediğimi, böyle bir sevgili istemediğini, yürümediğini söyledi. Ama ben biraz daha konuşunca ikna olmuştu. Ve biz tekrar birlikteydik. Bu birliktelik sürecinde beni 3 kızla aldatmış ve ben bundan habersiz onunla aptalca hayallerimden söz ediyordum. Meğersem beni sadece geçiştiriyormuş.. Aradan aylar geçtiğinde ben bu yaptığı şerefsizliği öğrenmiştim. Ve en popüler olarak adlandırdığımız çocuğun birine olayı anlatıp benim sevgilimmiş gibisinden numara yapmasını istedim. Hatamı ettim yoksa bu, o piçe revamıydı hala kararsızım. Bu numarayı yemişti ama. Paşa paşa mesaj attı bana, ''seni seviyorum ne olur dön ! '' Ulan orospu çocuğu ! Ne olurdu mesaj atmasaydın ! Ne olurdu senden iyice nefret edip daha başlangıçta bitseydi her şey ! Olan olmuş, yapabilecek bir şeyimde yokki. Ben bunu affettim. Fakat aldatmaların ardı arkası kesilmedi. Huylu huyundan zaten vazgeçmezdi. Biliyordum. Bile bile katlanıyordum. Teyzesinin kızıyla çıktığı yemeği, telefonuna Necmi diye kaydettiği İremi.. Hepsini biliyordum da bitirmek istemiyordum. Seviyordum. Çok seviyordum. Oysaki ben daha 5 yaşında bırakmıştım hayal kurmayı. O öğretmişti bana tekrar hayallerim için savaşmayı. Ben çok savaşmıştım fakat o her seferinde benimle gözüküp onsuzluktan kavrulmama sebep oluyordu. Gelip gitmeler, aldatmalar, ayrılmalar, oyunlar, yalanlar ve dolanlar beni çok yormuştu. Biz böyle 1 sene kadar ilerledik. Dayandım ben her seferinde. 2. seneye girmiştik.Ailesiyle olayları oldu ben yanında durdum onun. Yaralarını sardım hep. Sonra o yine her iyileştiğinde beni tekrar tekrar bırakıp gitti. Ben ise tekrar tekrar eridim gittim.. Bir gün babamla birlikte internetten köpek ilanlarına bakıyorduk. Gece 4 gibiydi. Bir mesaj geldi. Bakmadım, sonra ardı arkası kesilmeyince bakmak zorunda kaldım. İçmiş, salak sarhoş olmuş. Kapının önündeyim gel diyor, başkada bir bok demiyordu. Eee haliyle bende inmedim. Bana mesajlaşalım o zaman konuşacaklarım var dedi. O sarhoşluklada tonla şey zırvaladı. Hep beni sevmiş. Bana dokunamıyormuş bu yüzden. Ulan madem beni sevdin, niye aldatıyorsun pezeveng ! Bana o gün sevgilim olurmusun yerine benimle evlenirmisin demişti. Daha sonradan - Sarhoştum, hatırlamıyorum- demesinide göz önünde bulundurarak hayır dedim. Ohh iyikide demişim. Sürünsün it. Canıma değsin. İyi yapmışım valla. Sonra bir gün sabah çok erken kalktım 6 gibiydi. Olmayan kilolarımı vermek için yürüyüşe çıkmak istedi canım. Onu görmezmiyim.. Dayanamadım. Gittim konuştum. Salaklık bende. Ne diye konuşuyorsam. Beni terslemekle kalmadı bir yerin dibine sokmadığı kaldı. Piçin götü haliyle tavan yaptı. Sonra tekrar bana mesaj attı yine barıştık. O süre içerisinde ben ona baskı yapıp duruyordum. Kıskançlık krizlerim, o ayrıldığında bayılmalarım, durmadan hasta olmalarım.. Hepsi, hepsi oldu bende. Öyle bir hala gelmiştim ki. Daha yazamadığım, çünkü kötü hissedeceğimi bildiğim o kadar çok saçmalık olmuştu ki psikiyatra kadar gitmediğim yer kalmamıştı. Son noktayı geçen sene koymuştuk ama. Beni doğum günümden tam 19 saat önce bırakıp tam doğum günümde biriyle ilişki yapmıştı. Doğum günümde o davetli olan insanlarda mahvolmuştu. Çünkü hepsi ne kadar bağlı ve ne kadar aşık olduğumu biliyordu. Ben geberiyordum onun için. Sırf benimle olsun diye ölüyordum lan. Ne gerizekalıymışım. Utanıyorum artık kendimden. Bu arada beyefendi beni 3 yılda toplam 47 veya 57 kişiyle aldatmıştı. Borumu anasını satayım. Bundan kaç tane futbol takımı çıkar. Yada ponpon kız mı deseydim ?
1 Haziran 2012 Cuma
Aslına bakarsanız sıradan biriyim bende. Sadece yazı yazmak hayatımındaki tek gerçek. Kalemim berbat, biliyorum. Hatta saçma sapan şeyler yazmaktada üzerime yok. Ama ne yapayım. Seviyorum işte. Hayattaki sayılı tutanağım. Aslına bakarsanız ben hala çizgifilm izlerim, süt içerim, çocuklarla oyunlar oynarım ve sevdiklerimle uğraşırım. Değişmez sanırım bu gerçi değişsinde istemiyorum. Beni sevecek olan kişi böyle sevmeli daima. Bana aşık olsun, dış görünüşüme değil. Hep doğal olabileceğim birini istedim hayatta. Babamın anneme bir kez olsun el kaldırdığını görmedim. Hep onlar gibi olmak istedim sevgilimle. Fakat öylesi hiç denk gelmedi. Denk geldiyse bile hep bir aksilik çıktı ve bitti. Yada cinselliğe karşı olduğum için gittiler. Erkeklerin cinselliğe olan bağlılığını anlamıyorum. Gerçi bazı kadınlarda pek farklı değil ya hadi neyse. Bu cinsellik olayı ne kadar saçma ve gereksiz. Aşkıda bunun için kullanıyorlar zaten. En çok sinirimi bozanda bu. Cinsellikle aşkı birbirine karıştırmayacaksınız. ''Aşıksak sevişmeliyiz!'' diye bir kaide yok. Olmamalıda zaten. Öyle söyleyen erkeğinde ağzının ortasına vuracaksın küreği, vuracaksın kazmayı. Acımayacaksın. Madem sevişecek kız arıyorsun baştan söyle abicim, aşkı niye kullanıyorsun ki ? Gelde böyle adamlarada kadınlarada şerefsiz deme işte. Gelde deme.
31 Mayıs 2012 Perşembe
Aslında ben ailesi mükemmel olan sayılı kız çocuğundan biriyim. Çok şanslıyım evet. Ama sorun bende sanırım. Kendime hep ''İNSANLAR BENİ SEVMELİ! '' diye şart koşmuşum, bu saatden sonrada pek değişeceğimi zannetmiyorum. Bu zamana kadar ne istediysem hep tam tersi oldu. Okuldaki tüm kız arkadaşlarım benden nefret etti, derslerim pek iyi gitmedi fakat özel hayatım da olmadı. Kızların tek derdi bendim. Benim gibi olmak istediklerini söylerdi hep en yakın arkadaşım. İnanmazdım. Halada inanmıyorum. Fakat düşününce zaten insanlar olmak istedikleri insanları çekemezler, bu yüzden onlara çamur atmaya çalışıp nefret ederler diyip ona hak veriyorum. Ben hiç bir zaman örnek alınacak, kıskanılacak, çekilmeyecek bir kız olmak istemedim. En azından çocukluğumu yaşamayı istedim diyebilirim. Ama ben yaşlarından büyük davranan o kızlar yüzünden yaşımdan önce büyüyüp olgunlaştım. Aslında bu vücut olarakda hep böyleydi. Boyum hep daha uzundu, kendimi sırık gibi hissederdim belkide bu yüzden kendimi dansa adadım. Ben ne matematikde iyiydim, ne fende, ne tarih de nede türkçede.. Dans benim ben olabildiğim tek şeydi. Bir de onun yanı sıra resim ve yazılarım. Bunların üçü benim hayatımın en büyük parçaları. Hayatımı şekillendiren, beni mutlu eden şeyler. Onlara aşığım desem yeridir aslında. Annemle hep yazdığım şeyler yüzünden tartışırız. Bana hep :
- Bırak artık şu saçma sapan yazılarıda dersine çalış ! der. Annem, onu seviyorum. Fakat anlaşamıyoruz. Mükemmeliyetçi olmamın sebebide bu olmalı. İnsanlara istesemde kızamıyorum. Beni tanımadan yargılıyorlar, arkamdan tonla laf söylüyorlar fakat ben yinede onlardan nefret edemiyorum. Hep kendi kendimi yiyip bitiriyorum ve sanırım annemde bu yüzde kafayı sıyırdığımı düşünüyor. Bunu söylüyorum çünkü annem böyle düşündüğünü açık açık söyledi. Bazen cidden düşünüyorum bu kadın benim üvey annemmi acaba diye. O kadar çok dokunuyor ki söyledikleri, yaptıkları, bakışları.. Genel olarakda bu yüzden tersliyorum onu. Annem benim sevgililerimi, arkadaşlarımla yaşadığım sorunları kısacası her şeyimi bilir. Aslında bu yüzden de anlaşamıyor olabiliriz. Benden çok fazla şey bekliyor. Olmadığım biri olmamı istiyor. Bu yüzden arkadaşlarımın yanında doğal olup ailemin yanında kendimi sıkmaktan daha asabi oluyorum. İşte dediğim gibi yazarak rahatlıyorum.
- Bırak artık şu saçma sapan yazılarıda dersine çalış ! der. Annem, onu seviyorum. Fakat anlaşamıyoruz. Mükemmeliyetçi olmamın sebebide bu olmalı. İnsanlara istesemde kızamıyorum. Beni tanımadan yargılıyorlar, arkamdan tonla laf söylüyorlar fakat ben yinede onlardan nefret edemiyorum. Hep kendi kendimi yiyip bitiriyorum ve sanırım annemde bu yüzde kafayı sıyırdığımı düşünüyor. Bunu söylüyorum çünkü annem böyle düşündüğünü açık açık söyledi. Bazen cidden düşünüyorum bu kadın benim üvey annemmi acaba diye. O kadar çok dokunuyor ki söyledikleri, yaptıkları, bakışları.. Genel olarakda bu yüzden tersliyorum onu. Annem benim sevgililerimi, arkadaşlarımla yaşadığım sorunları kısacası her şeyimi bilir. Aslında bu yüzden de anlaşamıyor olabiliriz. Benden çok fazla şey bekliyor. Olmadığım biri olmamı istiyor. Bu yüzden arkadaşlarımın yanında doğal olup ailemin yanında kendimi sıkmaktan daha asabi oluyorum. İşte dediğim gibi yazarak rahatlıyorum.
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Bazen tek bir şarkı anlatır hayatımızı. Veya tek bir cümle. Yada tek bir isim.
Yada her şeyi yeniden duyduğumuz -HOŞÇAKAL- kelimesi başlatır. Canımızı nede çok yakar o kelime değil mi ? İçimizden onu söyleyeceğine öldürseydin be adam deriz. Öldürseydinde gitmeseydin !
Kaybetmekten oluşan korkularım bedenimi esir alıyor bu yüzden. Ya oda giderse gibi bir korku oluşuyor bir süre sonra. O yüzden gidene gösterdiğiniz ilgiyi gösterip onu boğmaktan korkuyorsunuz. Sevgili sıkıntı ;
Beni niçin bu kadar sıkıyorsun anlamıyorum. Neden içimdeki boşluktasın ? Beni bir kez olsun yalnız bırakmanı o kadar çok isterdim ki. Bir kez olsun -sonsuza dek mutlu olabileceğime- inanmak istiyorum. Ama içimdeki sıkıntı yüzünden asla olamıyorum. Hayaller kuruyorum, yastıklara sarılarak uykuya dalıyorum, sevildiğimi biliyorum (ki bu ilk defa oluyor) her neyse işte sonuç olarak o sıkıntı yüzünden hep bir boşluğa, hep bir mutsuzluğa, umutsuzluğa düşüyorum tekrar tekrar. Standart yaşamaktan bunaldım demek istemiyorum ki zaten bunu diyememde çünkü her gün farklı bir olay her gün farklı bir bela beni bekliyor. Başım nedense anlamadığım, benim alakalı olmadığım sudan sebeplerden hep bir belaya giriyor. Burnum beladan çıkmıyor. Milletin beni neden çekiştirdiğinede anlam veremiyorum ya hadi neyse.
Yine konunun dışına çıkmış bir yazı yazmış oldum sanırım. Konu kaybetmekti yine yaşadığım saçmalıklara geldi. Belkide bu yüzden uzaklaşmak en iyisi olacak. ''Kurduğum büyük hayallerimin küçük insanıyım ben.'' Bunu benden çok sık duyarsınız. Çünkü ben gerçekten gözünüzde büyüttüğünüz o muhteşem insan değilim. Kimse için değişmedim. Kimse için değişmem. Büyük konuşmamak gerekiyor ama birine aşık olsamda onun için değişemem ben. Böyle kabullenmeli beni seven insan. Hayallerimle, umutlarımla, karamsarlığımla, sinirliliğimle, herşeyimle.. Ben ve paket olarak hayallerim birlikte geliyoruz artık. Olduğum gibi, tüm benliğimle. Belkide kaybetmekten korktuğum için dahada çok yazı yazıyorum. Delirmişcesine her dakika yazmak, içimdekileri dökmek istiyorum. Çünkü kaybetmek nedir en iyi ben bilirim.
Yada her şeyi yeniden duyduğumuz -HOŞÇAKAL- kelimesi başlatır. Canımızı nede çok yakar o kelime değil mi ? İçimizden onu söyleyeceğine öldürseydin be adam deriz. Öldürseydinde gitmeseydin !
Kaybetmekten oluşan korkularım bedenimi esir alıyor bu yüzden. Ya oda giderse gibi bir korku oluşuyor bir süre sonra. O yüzden gidene gösterdiğiniz ilgiyi gösterip onu boğmaktan korkuyorsunuz. Sevgili sıkıntı ;
Beni niçin bu kadar sıkıyorsun anlamıyorum. Neden içimdeki boşluktasın ? Beni bir kez olsun yalnız bırakmanı o kadar çok isterdim ki. Bir kez olsun -sonsuza dek mutlu olabileceğime- inanmak istiyorum. Ama içimdeki sıkıntı yüzünden asla olamıyorum. Hayaller kuruyorum, yastıklara sarılarak uykuya dalıyorum, sevildiğimi biliyorum (ki bu ilk defa oluyor) her neyse işte sonuç olarak o sıkıntı yüzünden hep bir boşluğa, hep bir mutsuzluğa, umutsuzluğa düşüyorum tekrar tekrar. Standart yaşamaktan bunaldım demek istemiyorum ki zaten bunu diyememde çünkü her gün farklı bir olay her gün farklı bir bela beni bekliyor. Başım nedense anlamadığım, benim alakalı olmadığım sudan sebeplerden hep bir belaya giriyor. Burnum beladan çıkmıyor. Milletin beni neden çekiştirdiğinede anlam veremiyorum ya hadi neyse.
Yine konunun dışına çıkmış bir yazı yazmış oldum sanırım. Konu kaybetmekti yine yaşadığım saçmalıklara geldi. Belkide bu yüzden uzaklaşmak en iyisi olacak. ''Kurduğum büyük hayallerimin küçük insanıyım ben.'' Bunu benden çok sık duyarsınız. Çünkü ben gerçekten gözünüzde büyüttüğünüz o muhteşem insan değilim. Kimse için değişmedim. Kimse için değişmem. Büyük konuşmamak gerekiyor ama birine aşık olsamda onun için değişemem ben. Böyle kabullenmeli beni seven insan. Hayallerimle, umutlarımla, karamsarlığımla, sinirliliğimle, herşeyimle.. Ben ve paket olarak hayallerim birlikte geliyoruz artık. Olduğum gibi, tüm benliğimle. Belkide kaybetmekten korktuğum için dahada çok yazı yazıyorum. Delirmişcesine her dakika yazmak, içimdekileri dökmek istiyorum. Çünkü kaybetmek nedir en iyi ben bilirim.
Hatalarının yeni yeni farkına varan birinden ne beklersiniz ki ? Bazıları bu kadar basitken kime güvenebilirsiniz ? İşte bu yüzden ''Anandan olmayana kardeşim demeyeceksin'' diye bir laf var. O ne kadar güzel bir sözdür. Söyleyenin ağzından bal damlamış, baal. Siktir ediceksin diyeceğim fakat olmuyor be. Siktir etmeklede bitmiyor ki bunların soyu, sopu. İnsanları anlamak çok zor. Hele ki kardeşim dediklerimiz sırtımızdan vurunca, dahada zorlaşıyor. O yüzden herkes arkadaş olacak memlekette. Kimseye kardeş denmeyecek. Birine 2. kez güvenmeklede hata ederiz aslında. En büyük hatalarımızdan biride odur belkide. Hayata bile güvenemezken, her an darbe vuracağını biliyorken insanlara güvenmek ne kadar mantıklı olabilir ki ? Hadi sevgili deseydik yine bir nebze mantıksızda olsa kalbimizle ilgili olacaktı. Fakat iş arkadaşa gelince olaylar ters dönüyor. İnsan katlanamıyor hiç bir şeye. Senelerin hatrı bile uçup gidiyor aklınızdan.
Birinin hatalarını ömür boyu çekemezsiniz ki sonuçta. Ailem, eşim veya çocuğum değil ki arkadaşımıda ömür boyu çekeyim.
Birinin hatalarını ömür boyu çekemezsiniz ki sonuçta. Ailem, eşim veya çocuğum değil ki arkadaşımıda ömür boyu çekeyim.
Aslında hayal dünyasında yaşayan ben değilim. Hayal dünyasında yaşayan,
hayal kuran sensin. Ben hayatı tüm gerçekçiliğiyle yaşıyorum. Karamsar
diyenlerde var. Ama bunlar karamsarlık değil ki. Bunlar hayatın o
muhteşem hayal dünyanızda olmayan
gerçekleri. Sevmek, sevilmek, aşık olmak, gezmek, tozmak.. Aslında hepsi
gelip geçici. Peki ya kalıcı olan ne ? Benim karamsarlık olarak
algıladığınız yazılarım mı ? Yada buraya yazmadığım hayallerim mi ?
Bende çok hayal kurarım. Hatta içinizde en çok ben hayal kurarım. Benim
hislerimi yüzümden anlayamazsınız. Çünkü bazen güler bazen ise tüm
ciddiyetimle yanıtlarım sorularınızı. Beni tanıdığınızı sanarsınız ama
sonra bir bakarsınız ki bambaşka biri çıkmış. Size güven verdiğimden mi
anlatıyorsunuz bana her şeyi, yada farklı bir amacınız mı var ? Ben,
dertlerinizi anlattığınız zaman seviniyorum aslında. Hani sizi
rahatlatmak için bir şeyler söylemek, bir şeyler yapmak beni
rahatlatıyor. Kendi dertlerimi unutuyorum -o an için- ne bileyim işte
iyi oluyor yani. Kolay değildir herkesin güvenini kazanmak, herkesin
dertlerini size anlatması filan. Özellikle sır tutmak kolay değildir.
Hemde hiç değildir. Ama ben seviyorum bu işi. Birilerinin bana ihtiyaç
duyduğundan da değil aslında, kendimle gurur duyduğum tek noktam bu
benim. Gurur duyduğum, duyabildiğim tek hazinem. Hem hayallerimi çalan
insanlara karşı hala ayakta durmak kolay bir şey değil. O yüzden çok
yazarım ben. Konuşamam ama yazarım. İnsanların gözlerinede öyle dik dik
bakamam mesela. Konuşurken kafamı çevirip dururum. Ne sizinle aynıyım
nede sizden farklıyım. Uzun uzadıya yazıyorsam eğer aranızdakilerin
eseri. Eğer ihanet eden arkadaşlar, ihanet eden bir sevgili, ihanet eden
bir akraba çevresi veya aile olmasaydı bunları yazamazdım ben. Bazen
yaşadıklarıma üzülürken bazen ise yaşadıklarıma seviniyorum. Eğer
yaşamasaydım, yazamazdım.Ve yazım, yazılarım, her kelimem benim hayatıma
dahada anlam katar. Aman amanlık mutlu olamazdım normalde. Yakışmazda
zaten bana gülmek. Yapabildiğim tek şey sevmek..
Saatlerce ekrana boş boş bakmamın ardından sonunda yazmaya karar vermiş bulunmaktayım.Cesaretimi toplamak biraz uzun sürdü, sandığımdan daha uzun. Ben içinizden biriyim. İçimdeki sıkıntıya sesleniyorum. Kalemim pek iyi değil kabul ediyorum ama en azından yazmaya gayret ediyorum.. Bu yüzdende blogspotda yazmaya karar vermiş bulunmaktayım. PuCca gibi yazamasamda inanın onu gerçekten kendime örnek alıyorum. Hayatını baştan sona merakla okuyanlardanım bende. Her yazdığı ayrı bir heyecanla, ayrı bir şevkle okuyorum.
Asıl konuma gelelim.
Bende herkes gibi yaşamak istediklerini yaşayamayan biriyim. Benim sıkıntım insanların beni anlamıyor olması. Yada bazılarının çekememesi. Evet, bunu aslında söylemem hatta kabullenmem bile fakat sanırım cidden çekemiyorlar. Bende bu yüzden kendimi yazmaya adadım. Elimde kalan yazılarım ve geçmişim var sadece. Sahi siz hiç geçmişinizi unutmayı denediniz mi ? 1 yılımızı bile unutamazken nasıl tüm hayatımızı çöpe atalım ? Ben kendime bile güvenemezken geçmişimdeki insanlara nasıl güveneceğim ? Yada hayatıma giren hangi erkek geçmişimi unutturacak bana ? Bu kadar üzerime gelen ailemi kim unutturacak ? Kim okursa okusun artık umurumda değil. Nasıl olsa benliğimi bulmaya çalışanlardanım, ve benim gibi bir çok insan var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)