31 Mayıs 2012 Perşembe

Aslında ben ailesi mükemmel olan sayılı kız çocuğundan biriyim. Çok şanslıyım evet. Ama sorun bende sanırım. Kendime hep ''İNSANLAR BENİ SEVMELİ! '' diye şart koşmuşum, bu saatden sonrada pek değişeceğimi zannetmiyorum. Bu zamana kadar ne istediysem hep tam tersi oldu. Okuldaki tüm kız arkadaşlarım benden nefret etti, derslerim pek iyi gitmedi fakat özel hayatım da olmadı. Kızların tek derdi bendim. Benim gibi olmak istediklerini söylerdi hep en yakın arkadaşım. İnanmazdım. Halada inanmıyorum. Fakat düşününce zaten insanlar olmak istedikleri insanları çekemezler, bu yüzden onlara çamur atmaya çalışıp nefret ederler diyip ona hak veriyorum. Ben hiç bir zaman örnek alınacak, kıskanılacak, çekilmeyecek bir kız olmak istemedim. En azından çocukluğumu yaşamayı istedim diyebilirim. Ama ben yaşlarından büyük davranan o kızlar yüzünden yaşımdan önce büyüyüp olgunlaştım. Aslında bu vücut olarakda hep böyleydi. Boyum hep daha uzundu, kendimi sırık gibi hissederdim belkide bu yüzden kendimi dansa adadım. Ben ne matematikde iyiydim, ne fende, ne tarih de nede türkçede.. Dans benim ben olabildiğim tek şeydi. Bir de onun yanı sıra resim ve yazılarım. Bunların üçü benim hayatımın en büyük parçaları. Hayatımı şekillendiren, beni mutlu eden şeyler. Onlara aşığım desem yeridir aslında. Annemle hep yazdığım şeyler yüzünden tartışırız. Bana hep :
- Bırak artık şu saçma sapan yazılarıda dersine çalış ! der. Annem, onu seviyorum. Fakat anlaşamıyoruz. Mükemmeliyetçi olmamın sebebide bu olmalı. İnsanlara istesemde kızamıyorum. Beni tanımadan yargılıyorlar, arkamdan tonla laf söylüyorlar fakat ben yinede onlardan nefret edemiyorum. Hep kendi kendimi yiyip bitiriyorum ve sanırım annemde bu yüzde kafayı sıyırdığımı düşünüyor. Bunu söylüyorum çünkü annem böyle düşündüğünü açık açık söyledi. Bazen cidden düşünüyorum bu kadın benim üvey annemmi acaba diye. O kadar çok dokunuyor ki söyledikleri, yaptıkları, bakışları.. Genel olarakda bu yüzden tersliyorum onu. Annem benim sevgililerimi, arkadaşlarımla yaşadığım sorunları kısacası her şeyimi bilir. Aslında bu yüzden de anlaşamıyor olabiliriz. Benden çok fazla şey bekliyor. Olmadığım biri olmamı istiyor. Bu yüzden arkadaşlarımın yanında doğal olup ailemin yanında kendimi sıkmaktan daha asabi oluyorum. İşte dediğim gibi yazarak rahatlıyorum.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bazen tek bir şarkı anlatır hayatımızı. Veya tek bir cümle. Yada tek bir isim.
Yada her şeyi yeniden duyduğumuz -HOŞÇAKAL- kelimesi başlatır. Canımızı nede çok yakar o kelime değil mi ? İçimizden onu söyleyeceğine öldürseydin be adam deriz. Öldürseydinde gitmeseydin !
 Kaybetmekten oluşan korkularım bedenimi esir alıyor bu yüzden. Ya oda giderse gibi bir korku oluşuyor bir süre sonra. O yüzden gidene gösterdiğiniz ilgiyi gösterip onu boğmaktan korkuyorsunuz. Sevgili sıkıntı ;
Beni niçin bu kadar sıkıyorsun anlamıyorum. Neden içimdeki boşluktasın ? Beni bir kez olsun yalnız bırakmanı o kadar çok isterdim ki. Bir kez olsun -sonsuza dek mutlu olabileceğime- inanmak istiyorum. Ama içimdeki sıkıntı yüzünden asla olamıyorum. Hayaller kuruyorum, yastıklara sarılarak uykuya dalıyorum, sevildiğimi biliyorum (ki bu ilk defa oluyor) her neyse işte sonuç olarak o sıkıntı yüzünden hep bir boşluğa, hep bir mutsuzluğa, umutsuzluğa düşüyorum tekrar tekrar. Standart yaşamaktan bunaldım demek istemiyorum ki zaten bunu diyememde çünkü her gün farklı bir olay her gün farklı bir bela beni bekliyor. Başım nedense anlamadığım, benim alakalı olmadığım sudan sebeplerden hep bir belaya giriyor. Burnum beladan çıkmıyor. Milletin beni neden çekiştirdiğinede anlam veremiyorum ya hadi neyse.
Yine konunun dışına çıkmış bir yazı yazmış oldum sanırım. Konu kaybetmekti yine yaşadığım saçmalıklara geldi. Belkide bu yüzden uzaklaşmak en iyisi olacak. ''Kurduğum büyük hayallerimin küçük insanıyım ben.'' Bunu benden çok sık duyarsınız. Çünkü ben gerçekten gözünüzde büyüttüğünüz o muhteşem insan değilim. Kimse için değişmedim. Kimse için değişmem. Büyük konuşmamak gerekiyor ama birine aşık olsamda onun için değişemem ben. Böyle kabullenmeli beni seven insan. Hayallerimle, umutlarımla, karamsarlığımla, sinirliliğimle, herşeyimle.. Ben ve paket olarak hayallerim birlikte geliyoruz artık. Olduğum gibi, tüm benliğimle. Belkide kaybetmekten korktuğum için dahada çok yazı yazıyorum. Delirmişcesine her dakika yazmak, içimdekileri dökmek istiyorum. Çünkü kaybetmek nedir en iyi ben bilirim.
Hatalarının yeni yeni farkına varan birinden ne beklersiniz ki ? Bazıları bu kadar basitken kime güvenebilirsiniz ? İşte bu yüzden ''Anandan olmayana kardeşim demeyeceksin'' diye bir laf var. O ne kadar güzel bir sözdür. Söyleyenin ağzından bal damlamış, baal. Siktir ediceksin diyeceğim fakat olmuyor be. Siktir etmeklede bitmiyor ki bunların soyu, sopu. İnsanları anlamak çok zor. Hele ki kardeşim dediklerimiz sırtımızdan vurunca, dahada zorlaşıyor. O yüzden herkes arkadaş olacak memlekette. Kimseye kardeş denmeyecek. Birine 2. kez güvenmeklede hata ederiz aslında. En büyük hatalarımızdan biride odur belkide. Hayata bile güvenemezken, her an darbe vuracağını biliyorken insanlara güvenmek ne kadar mantıklı olabilir ki ? Hadi sevgili deseydik yine bir nebze mantıksızda olsa kalbimizle ilgili olacaktı. Fakat iş arkadaşa gelince olaylar ters dönüyor. İnsan katlanamıyor hiç bir şeye. Senelerin hatrı bile uçup gidiyor aklınızdan.
Birinin hatalarını ömür boyu çekemezsiniz ki sonuçta. Ailem, eşim veya çocuğum değil ki arkadaşımıda ömür boyu çekeyim.
Aslında hayal dünyasında yaşayan ben değilim. Hayal dünyasında yaşayan, hayal kuran sensin. Ben hayatı tüm gerçekçiliğiyle yaşıyorum. Karamsar diyenlerde var. Ama bunlar karamsarlık değil ki. Bunlar hayatın o muhteşem hayal dünyanızda olmayan gerçekleri. Sevmek, sevilmek, aşık olmak, gezmek, tozmak.. Aslında hepsi gelip geçici. Peki ya kalıcı olan ne ? Benim karamsarlık olarak algıladığınız yazılarım mı ? Yada buraya yazmadığım hayallerim mi ? Bende çok hayal kurarım. Hatta içinizde en çok ben hayal kurarım. Benim hislerimi yüzümden anlayamazsınız. Çünkü bazen güler bazen ise tüm ciddiyetimle yanıtlarım sorularınızı. Beni tanıdığınızı sanarsınız ama sonra bir bakarsınız ki bambaşka biri çıkmış. Size güven verdiğimden mi anlatıyorsunuz bana her şeyi, yada farklı bir amacınız mı var ? Ben, dertlerinizi anlattığınız zaman seviniyorum aslında. Hani sizi rahatlatmak için bir şeyler söylemek, bir şeyler yapmak beni rahatlatıyor. Kendi dertlerimi unutuyorum -o an için- ne bileyim işte iyi oluyor yani. Kolay değildir herkesin güvenini kazanmak, herkesin dertlerini size anlatması filan. Özellikle sır tutmak kolay değildir. Hemde hiç değildir. Ama ben seviyorum bu işi. Birilerinin bana ihtiyaç duyduğundan da değil aslında, kendimle gurur duyduğum tek noktam bu benim. Gurur duyduğum, duyabildiğim tek hazinem. Hem hayallerimi çalan insanlara karşı hala ayakta durmak kolay bir şey değil. O yüzden çok yazarım ben. Konuşamam ama yazarım. İnsanların gözlerinede öyle dik dik bakamam mesela. Konuşurken kafamı çevirip dururum. Ne sizinle aynıyım nede sizden farklıyım. Uzun uzadıya yazıyorsam eğer aranızdakilerin eseri. Eğer ihanet eden arkadaşlar, ihanet eden bir sevgili, ihanet eden bir akraba çevresi veya aile olmasaydı bunları yazamazdım ben. Bazen yaşadıklarıma üzülürken bazen ise yaşadıklarıma seviniyorum. Eğer yaşamasaydım, yazamazdım.Ve yazım, yazılarım, her kelimem benim hayatıma dahada anlam katar. Aman amanlık mutlu olamazdım normalde. Yakışmazda zaten bana gülmek. Yapabildiğim tek şey sevmek..
Saatlerce ekrana boş boş bakmamın ardından sonunda yazmaya karar vermiş bulunmaktayım.Cesaretimi toplamak biraz uzun sürdü, sandığımdan daha uzun. Ben içinizden biriyim. İçimdeki sıkıntıya sesleniyorum. Kalemim pek iyi değil kabul ediyorum ama en azından yazmaya gayret ediyorum.. Bu yüzdende blogspotda yazmaya karar vermiş bulunmaktayım. PuCca gibi yazamasamda inanın onu gerçekten kendime örnek alıyorum. Hayatını baştan sona merakla okuyanlardanım bende. Her yazdığı ayrı bir heyecanla, ayrı bir şevkle okuyorum.
Asıl konuma gelelim. 
Bende herkes gibi yaşamak istediklerini yaşayamayan biriyim. Benim sıkıntım insanların beni anlamıyor olması. Yada bazılarının çekememesi. Evet, bunu aslında söylemem hatta kabullenmem bile fakat sanırım cidden çekemiyorlar. Bende bu yüzden kendimi yazmaya adadım. Elimde kalan yazılarım ve geçmişim var sadece. Sahi siz hiç geçmişinizi unutmayı denediniz mi ? 1 yılımızı bile unutamazken nasıl tüm hayatımızı çöpe atalım ? Ben kendime bile güvenemezken geçmişimdeki insanlara nasıl güveneceğim ? Yada hayatıma giren hangi erkek geçmişimi unutturacak bana ? Bu kadar üzerime gelen ailemi kim unutturacak ? Kim okursa okusun artık umurumda değil. Nasıl olsa benliğimi bulmaya çalışanlardanım, ve benim gibi bir çok insan var.